ÖKSÜZ VATAN KIRIM: ORTAK SİYASA- MİLLİ UYANIŞ
Kırım’ın Türkiye açısından önemi vatan toprağı olduğu kadar ortak kültürel bağ ve ortak siyasaya da dayanmaktadır. Bu bağda Türkiye’de yaşayan Kıpçakların (Tatarlar) etkili olduğu bir gerçektir, ancak ortak siyasayı 19. yüzyılda Rusya hakimiyetinde yaşayan Kıpçakların (Tatarlar) oluşturduğu Cedit Hareketi oluşturmuştur.
Cedit Hareketi, Rusların aktif asimilasyon politikasına bir tepki olarak dil, eğitim ve dinde bir yenileşme hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonra Usul-ü Cedit adını alan hareketin öncüleri arasında Abdulnasır Kursavi, Şihabeddin Mercani, Abdulkayyın Nasır, Hüseyin Feyizhani, İsmail Gaspıralı, Cafer Seyit Kırımer, Numan Çelebicihan, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, Ayaz İshaki, Batulla Taymaz sayılmaktadır.
Milli uyanış hareketinin Türkiye’de güçlenmesinde Rusya’dan gelen düşünürlerin etkisi büyük olmuştur. Özellikle Kırım’dan İsmail Gaspıralı, Kazan’dan Yusuf Akçura, Azerbaycan’dan Ahmet Ağaoğlu gibi isimler Türkiye’de ve Türkistan’da milliyetçiliğin siyasallaşmasında önemli rol oynamışlardır. İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” ilkesini işlediği Tercüman Gazetesi, Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset” ve Ahmet Ağaoğlu’nun “Üç Medeniyet” kitapları Türkçülüğünün ilkelerini çizmiştir.
Dilde birlik ilkesiyle dil birliğinin İstanbul Türkçesi üzerinden sağlanması savunulmuş, ancak bu başarılamamıştır. Fikirde ve işte birlik ilkesi gereği 15.08.1905’de Rusya Müslümanları Kongresi toplanarak, birlik kurma fikri ortaya atılmıştır. 1906’da Devrimi’nin başarısız olmasının ardından hareketin önde gelen isimleri Türkiye’ye kaçarak, İttihat ve Terakki Partisi’ne katılmıştır.
Fransız İhtilali’nin etkisiyle monarşi yönetimlerine karşılık milli hareketler doğmuş ve bu da milliyetçilik akımlarını geliştirmiştir.
Devletim çok uluslu yapısı gereği milliyetçilik akımına karşı koymak için II. Mahmut Han’ın desteğiyle başlayan Osmanlıcılık Hareketi’nin önde gelen düşünürleri Tanzimat Dönemi aydınlarından Namık Kemal, Ziya Paşa ve İbrahim Şinasi’yi sayabiliriz. Ancak gayrimüslim unsurların ayrılıkçı hareketleri önlenemediğinden yerini İslamcılık ve Türkçülük akımları almıştır.
II. Abdülhamit Han’ın desteğiyle İslamcılık Hareketi başlamıştır. Celalettin Efgani’nin düşüncelerinden esinlenen hareketin önde gelen isimleri arasında Mehmet Akif Ersoy da bulunmaktadır. Ancak müslim unsurların da ayrılıkçı hareketi önlenemediğinden yerini Türkçülük Hareketi almıştır.
Türkiye’de diğer Türk halklarıyla birleşmek fikri ilk defa 1569’da Don- Volga Kanal Projesi ile gündeme gelmiş, ancak bu başarılamamıştır. Modern anlamda Türkçülüğün gelişmesi Batılı Türkolog’ların çalışmalarıyla başlamıştır. Özellikle Fransız yazar Leon Cahun’un Asya Tarihine Giriş (1896) eseri ilk sayılmaktadır. Bununla birlikte Türkçülük Hareketi ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumla paralel olarak Kırım, Kazan ve Azerbaycan’dan gelen düşünürlerin etkisiyle gelişmiş ve siyasallaşmıştır.
Türkiye’nin çok uluslu yapısından dolayı Türkçülük en son gelişen siyasi bir akım olmuştur. Bununla birlikte Vatan yahut Silistre (1872), Lehçe-i Osmanî (1876) ve Tarih-i Alem (1876) gibi çalışmalar milli uyanışın ilk eserleri arasındadır.
İttihat ve Terakki Partisi döneminde siyaseti belirleyen bir unsur haline gelen Türkçülük düşüncesi kapsamında Yusuf Akçura’nın öncülüğünde 1908’de Türk Cemiyeti, 1911’de Mehmet Emin Yurdakul öncülüğünde Türk Yurdu Cemiyeti kurulmuştur. 1912 yılında kurulan Türk Ocağı ise Türkçülük akımının merkezi olmuştur.
Ziya Gökalp, Türkçülüğün bilimsel ve sosyolojik alt yapısının oluşmasında öncü sayılmaktadır. Nitekim Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan Anadolu Hareketi milli uyanışın zaferi ile sonuçlanmıştır.